Zamana Karşı

Bir hikayem var..

Zaman eskitmemiş olsaydı beni, senden daha fazla;

Güneşli bir sonbahar sabahı karşılaşmak isterdim seninle, belki bir durakta. Güneş yükselirken cemalinde, seyretmek isterdim kaçamak bakışlarla. Günler yitip giderken yapraklar gibi, ben her gün bıraktığın yerde, ezber ederdim seni. Fakat cesaret edemezdim. Karşılaşmak isterdim bir otobüs yolculuğunda. Sen kulağında bir şarkıyla seyre dalarken şehri, belki yaprak döken ağaçları, ben bir sonraki durağın sonsuzluk olmasını dilerdim. Fakat yine cesaret edemezdim. Bu hikayeden arta kalan; bir çift bakış en derinden, söyleyemediklerimi yüreğime ve yüreğine haykıran.

Şimdi sen söyle! Yıldızlara bakıp ben miydim yazan yoksa sen miydin yazdıran…

Bu yol bitmeyecek kadar uzun, dinmeyecek kadar hasretlik.

Artık her gün vuslatı mahşer bile olmayan ayrılık…

Biliyorum hiçbir şiir senin kadar güzel olmayacak.
Hiçbir kelime gözlerinin güzelliğini anlatamayacak.
Hiçbir yol beni sana ulaştıramayacak.
Sevgilim! Biliyorum hangi limanda beklesem hiçbir gemi seni bana getirmeyecek.

Kader, hırsından kudurmuş fena bir avcı,
Yüreğim, yapraksız soğuk bir sonbahar ormanı,
Akil bir serseri ve arzuları üryan amansız bir firari.

Bu dünya hüsran dolu, benim payıma düşen hep mi hicran…