Ne Duymak İstiyorsun?

Ne duymak istiyorsunuz ki? Acıklı bir hayat hikayesi mi? Yoksa, çilenin eş olduğu karanlık günler mi? Birisi mutluluk mu dedi? Sanırım delirmiş olmalı!

Mutluluk kavramının hayatımda yerinin olmadığı fark etmek o kadar da zor olmamıştı gurbet günlerinin üzerime geldiği zamanda. Büyük umutlar, büyük adamlıklar peşinde yola koyulmuş olmanın verdiği hırs, cesaret ve hesaba katmadığım kader toleransı. Geçmişinizin hiç önemli olmadığı tek olgudur belki de gurbet. Problemlerin hayatınızda boş noktaları ele geçirdiği, hayat mücadelesinin başladığı ilk günler, ruhunuzun sizi terk etmeye hazırlandığı sabahlar bekler sizi.  Gözleriniz de aşktan bir perde değil de çileden bir perde oluşur. Sanırım tek iyi tarafı hesabınızı sadece Allah’ a verecek olmanız.

Gurbet işte. Bende tipik bir öğrenciyim. Yada öğrenciydim demeliyim. Marmara üniversitesini kazanmış olmanın verdiği gurur ve hayallerinize bir adım daha yaklaşmış olmanın verdiği heyecan hiç biter miydi ki. Bitti!

Tüm karanlığın ruhunuzu ele geçirmeye başladığı tüm kazandıklarınızı yitirdiğiniz bir gecede uyku ve intihar arasında gidip gelmek için tüm inancınızı yitirmiş olmanız yeterli olsa gerek. Maddi manevi tüm varlığınızı kişiliğinizden arındırmak çok basittir. Ya bunları geri kazanmak?

Tüm hayatınızı değiştirecek bir 24 ay kim bilebilir ki Halık’tan başka. Kışın bahara gebe olduğunu, yılmadan en sert rüzgarlara göğüs germem gerektiğini ayıldığımda anladım.

Hayattaki tüm olgular doğum ve ölüm ekseni arasına yerleştirilmiştir. Tek sonsuz Allah’tır. Cansız bir nesnede ki bile atom yorulmasını düşünürsek, Allah hariç her nesne canlı yada cansız ölüm ve doğum arasında yolculuk etmektedir. Bundan yola çıkarak sanırım insanoğlunun da her noksanlığının ve her fazlasının bir başlangıcı ve sonu mevcut.

Aslında tüm çırpınışlarımız, tüm yıkılmalarımız ve tüm pes etmelerimiz de bunu vicdanımıza ve zihnimize yerleştirmiş olmamızdan kaynaklanıyor. Neticeye varmasını istediğimiz olayları zaman grafiğinde değil de anlık yaşam grafiğinde değerlendirdiğimiz için pes etmeye mahkum kalıp, hüsran sonuçlar elde ediyoruz.

İşte tam da bu noktada, hayatın avuçlarında olduğunuzun farkına varırsınız ve film işte tam da burda başlar…

 

İdris Oğuz Müslüman.