Kasım

Soğuk bir Kasım ayının ortalarıydı vakit…

Yakalarını kulaklarına kaldırmış yola koyulmuştu kahramanımız. Gururlu bakışları bu zamana kadar hiç eğmediği başı, dik duruşu onun nasıl bir insan olduğu anlatmaya yeterdi artardı bile. Otobüs duraklarına gitmesi fazla zaman almamıştı. Saat sabahın 6.30 u idi. Hava hafif sisli, soğuktu, yolda nemli görünüyordu. Otobüs durağında bir kaç kişiden başkası da yoktu. Kahvaltısını yapmamıştı ama sigara içmek istedi canı. Tam cebindeki paketini yoklarken, uzaktan sisi delen sarı farları olan otobüsü gördü. Yüzünde en ufak bir çizgi bile oynamıyordu. Sert bakışları hiç değişmiyordu.

Otobüsün en arka sırasındaki köşe koltuğa oturdu. Yaklaşık 1 saat sürecek bu yolculuğu 4 seneden beri pazar günleri hariç istinasız yapıyordu. Sabahları erken kalkmak onun için artık psikomotor davranışa dönmüştü artık. Şehrin ne içi ne de dışı denilebilecek ama sessiz ve sakin bir semtte küçük bir dairede oturuyordu.

Çoğu sabah olduğu gibi bu sabahta evde birkaç sevgilisinden birisini bırakmıştı. Onun için hayatın fazla anlamı yoktu. Bir kaç cümle onun için hayat kelimesini anlatmaya yeterdi sanırım. Ekseriyetle yorgun gibi bakardı etrafına ki, pazarları hariç sadece bir kaç saat uyurdu günde. Hayatın tüm yorgunluklarını yaşamış ve yaşamakta olan birisine benziyordu. Otobüse binen onlarca kişiden birisi bile dikkatini çekmemişti. Öyle ki, bağıra bağıra uzaktan şoföre bir şey anlatmaya çalışan bir teyze bile dikkatini çekmemişti.

İneceği yere gelmeden bir durak önce, omuzlarına düşen yakasını kaldırıp kapıya doğru yöneldi. Kalabalık arasında biraz durduktan sonra, öndeki bir bayandan düğmeye basmasını rica etmişti. İlk defa sesini duymuştum tok bir sesi vardı ve kelimeleri gayet anlaşılır idi. Saatlerce konuşmamış birisi için ilk kelimelerin bu kadar net olması aslında onun kendi içinde her zaman dinç olduğunun göstergesi değil midir?

Nihayet inmişti otobüsten, ayaklarını ilk yere bastığında tüm vücudunun ağırlığını yeni hissediyormuş gibi duraksadı bir kaç saniye ve sonra hızlı adımlarla kaldırımın sol tarafından yürümeye başlamıştı. Başı dik yalnız gözleri yere bakıyordu. Acelesi varmış gibi durmuyordu ama adımlarında aceleci bir tavır vardı. Birden duraksadı ve bir markete girdi. Bir kaç dakika geçmeden elinde yeni bir sigara paketi ile çıktı. Hemen bir sigara yakmak için köşeye geçip omuzlarını duvara yasladı ve sonunda derin bir nefes çekti içine.

Gözlerinin içinde tebessüm oluşmuştu şimdi işte, adımları daha ağırlaşmıştı. Bir kaç blok sonra iş yerine ulaşacaktı fakat suratındaki gergin ve soğuk ifade değişmemişti. Varacağı yere yaklaştıkça adımlarını daha da ağırlaştırmaya başlamış etrafına bakmaya başlamıştı ara ara. Gözleri sürekli yer değiştiriyor sanki birilerinin varlığından haberdar ama yerini bilmiyormuş gibi davranıyordu. Sigarasından uzun bir nefes aldı ve yol kenarındaki kanalizasyon giderine doğru fırlattı. Paltosunun yakalarını yine kontrol ettikten sonra kaşlarını daha çatarak cebinden çıkardığı anahtarları kapının anahtar deliğine yerleştirdi.

***

İdris Oğuz Müslüman